23 Ağustos 2011

dürtmeyin beni uyanmak istemiyorum.....

Şimdi gözlerimi kapasam,açtığımda ise yeşil ve mavinin hüküm sürdüğü sessiz,sakin bir deniz kasabasında kendimi bulsam.
Ne çok ihtiyacım var sessizliğe, dinlenmeye,denizin kıyıya çarpan sesini dinlemeye....
Sabah dingin bir kafayla kalkmalıyım,şöyle çiçeklerle süslü bir masada kuş sütüne gerek yok güzel bir ballı ekmekle kahvaltı yapmalıyım,yanında mis gibi kokan hormonsuz domates,salatalık biber olmalı.Yerken midem bayram etmeli.
Sonrasında biraz gezinmeliyim gül,sümbül,leylak kokan çiçek tarlalarının arasında.Yorulunca bahçemde denizi seyrederek uzanıp kütüphanemdeki kitaplardan birini okumalıyım.Okurken öyle sürüklemeliki beni kendimi bile unutmalıyım. ..
Öğlen sıcak ortalığı kavururken söğüt ağaçlarının altında uyuyup kalmalıyım.
Saatim 4 ü vurduğunda güzel bir pasta çay servisiyle karnımı doyurmalıyımki akşamüstü serin sularda uzun kulaçlar atabileyim.Hele güneş yavaş yavaş kaybolmaya başladığında denizin ısıcacık sularında kendimi koyvermeliyim.O sırada hiçbir şey düşünmemeliyim.Sadece o çok sevdiğim deniz ve ben....
Güneş denizle birleşmiş kızıla dönmüşken yakmalıyım mangalımı, evimin terasından seyretmeliyim şehrin akşam telaşını,evlerin tek tek kapanan kapılarını...
Akşam türk kahvemle oturmalıyım balkonumda hafif bir müzik çınlamalı kulaklarımda.Eski dostlar gelmeli yanıma.Yanlızlığımı onların sohbetleriyle renklendirmeliyim.
Saat gece yarısına gelince kül kedisi gibi kaybolmalı değer verdiklerim.Günün rehaveti çökmeli üstüme ama bu kez beynim değil ruhum değil sadece bedenim yorgun olmalı....
Denizin o yosun kokan dalga sesleriyle yummalıyım gözlerimi sessizce.

Cennettemiyim ne???
Offf yine kafamın üstüne yastıkla kapatıp uyuyup kalmışım balkon kapısının önünde.Sanırım bir yerlerimde açıkta kalmış
:)))